Teknoloji Molası

Teknolojinin Nabzını Tutan Site!

Yılın Heyecanla Beklenen Oyunu: God of War Ragnarök İnceleme

8 min read

Uzun zamandır heyecanla beklenen God of War Ragnarök bekleneni verebiliyor mu? Kratos ve Atreus’un, “Tanrıların Alacakaranlığına” olan yolculukta bizleri neler bekliyor? İşte God of War Ragnarök hakkında merak edilenler ve detaylı God of War Ragnarök incelemesi.

Bir önceki oyunla yepyeni bir çehreye bürünen destan, yeni bir bakış açısı kazanmış, yeni bir sistem üzerine oturtulmuş ve mükemmel bir hikaye anlatımıyla birlikte bizleri artık olgunluk dönemine ulaşmış Kratos ve oğlu Atreus ile İskandinav Tanrıları‘na diş bilediğimiz bir yolculuğa çıkarmıştı. Aradan 4 sene geçti ve Ragnarök sonunda geldi!

Ragnarök, İskandinav mitolojisinde kıyamet kavramı olarak biliniyor. Eski Norsça “Tanrıların Kaderi” veya “Tanrıların Alacakaranlığı” anlamına gelen Ragnarök veya Ragnarøkkr, eski halk kaynaklarından derlenmiş ve 13’üncü yüzyılın başlarında tarihçi, şair ve politikacı Snorri Sturluson tarafından İzlanda’da yazılmış Eski Norsça edebiyat eseri Nesir Edda‘da bahsedilmiştir. Anlayacağınız, bu bölümde sağlam bir hikaye sizleri bekliyor. Ama durun bir dakika… E bu oyun bir önceki oyunun aynısı? Evet, işte başta da söylediğim korktuğum şey tam olarak buydu ve Ragnarök sanki ilk oyunun kaldığı yerden aynı şekilde devam ediyordu, hatta ilk oyunun aynısı gibiydi. Evet, ilk başlarda sanki ilk oyunu oynuyormuşsunuz gibi geliyor. Aynı silahları baştan geliştiriyor ve hikaye daha ağırdan alınıyor ama bu uzun süre böyle gitmiyor, hatta hiç gitmiyor. God of War Ragnarök, bir önceki oyundaki her şeyi alıp öteye götürüyor. İlk oyunda hikaye anlamında gördüğünüz duyduğunuz ne varsa, bu bölümde çok daha fazlası var. Duygusal anları, inanılmaz derecede ilgi çeken ve oynadıkça içine gömüldüğünüz hikaye örgüsü, şahane atmosferi ve aksiyonu bol anlarıyla Ragnarök’ün fikrimi değiştirmesi uzun sürmedi. Ancak bence hala birkaç eksiği var, onları da anlatacağım.

Bir önceki oyunun sonunda Kratos, oğlu Atreus’la ölen eşi Faye’nin küllerini Jötunheim’ın en yüksek tepesinden aşağı savurmuş, tam her şeyi geride bıraktım, artık Atreus’u iyi bir evlat olarak yetiştirebilirim diye kafasında kurarken, kapısını Thor “çalmıştı” hatırlarsanız. Tabii ki Baldur’u öldürmenin bir bedeli olacaktı… Ragnarök’te, ThorOdin ve hatta intikam yemini eden Freya’nın arka arkaya “ziyaretleri” oyunu ilk saatlerinde bir hayli ısıtıyor, ancak bu bile, Baldur’un ölümüyle başlayan Fimbulvetr kışının soğuğunu iliklerinize kadar hissetmenize engel olamıyor. Fimbulvetr, İskandinav mitolojisinde Ragnarök, yani her şeyin yıkımı ve yeniden doğuşu gerçekleşmeden önce onun geleceğini haberdar eden uzun ve çetin bir kış mevsimi. 3 yıl boyunca sürecek ve sonunda tanrıların kıyameti Ragnarök’e bizi ulaştıracak koca bir kış. Peki, kader tanrıların elinde mi, yoksa Kratos ve Atreus’un mu?

Kratos, artık daha yaşlı. Bunu, yakından baktığınızda yüzündeki çizgilerin derinleşmesinde net şekilde görebileceğiniz gibi biraz koşturduğunuzda aldığı derin nefeslerden de anlayabiliyorsunuz. Bir önceki oyunda ergenliğe giriş “alametleri” veren ve bu nedenle zaman zaman sinir bozucu olabilen Atreus ise kendini bulma arayışına kaldığı devam ediyor. Dikbaşlı, asi ve zaman zaman alaycı yaklaşımlar sergiliyor, baba – oğul çatışmalarına sebep oluyor. Ancak bir noktada da büyük yol katetmiş ve elini taşın altına koymaya başlamış ki zaten hikayenin derinleşmesiyle birlikte buna bir anlamda da mecbur.

Bu arada Ragnarök’te Atreus’u da kontrol ediyoruz. Özellikle Kratos’un ağır kombolarının yanında daha çevik ve atılgan duran Atreus’la oynamak çok keyifli bir hal alıyor. Genişleyen yetenek sistemiyle birlikte çeşitli dövüş beceleri elde ediyor, silahlarını özelleştirebiliyor ve oynanış böylece zenginleşiyor. Kaldı ki, hikaye boyunca serüvene Kratos ve Atreus’un yanına başka karakterler de katılıyor. Evet, genel olarak oyun boyunca Kratos – Atreus ve Mimir üçlüsüyle yol alıyoruz belki ancak burada da özellikle dikkate değer bulduğum Kratos’un Mimir ile olan iletişimi oldu. İlk oyundan farklı olarak bu ikiliyi zaman zaman derinlemesine sohbet ederken ve hatta bazen Mimir’i Atreus hakkında Kratos’a nasihat verirken buluyoruz. Bunlar oyuncuyu oyuna bağlayan unsurlar.

Kratos’un ana silahları yine Leviathan Balta ve Kaos Bıçakları ve evet, bunları baştan geliştirmek zorunda kalmak biraz can sıkıcı. Fakat bir noktada işler değişiyor, eklenebilecek yeni yeteneklerin olduğunu ve yetenek ağacı sisteminin derinleştiğini anlıyorsunuz. Bundan sonra zaten oyunun oynanış anlamındaki çehresi de bir hayli değişiyor. Önceki oyuna kıyasla daha sezgisel bir dövüş sistemi yatıyor Ragnarök’te. Bana bir noktada soulslike oyunu oynuyormuş gibi hissettirdi açıkçası. Kaldı ki bana kalırsa oyunun zorluk seviyesi de artırılmış. Boss savaşları bir yana en zayıf düşman olarak nitelendirebileceğimiz birkaç “Sefil” bile hiç ummadık şekilde öldürücü saldırılarda bulunabiliyor. Elinize Leviathan Balta’nızı aldığınızda, rakibinizi daha bir ölçüp tartarak dövüşmek tatmin duygusunu kuvvetlendiriyor. Ya da Kaos Bıçakları’nı geliştirerek ortalığı alevlere verebiliyorsunuz. Ayrıca düşmanların elemental zayıflıkları var. Kimilerinin ateş kimilerini buza dövüyorsunuz ki bu da size kime karşı hangi silahı kullanmanız gerektiğini gösteriyor.

Öte yandan Ragnarök, rol yapma oyunlarına da artık iyiden iyiye göz kırpıyor. Oyuna nazarlık sistemi entegre edilmiş. Leviathan Balta ve Kaos Bıçakları’nın yetenek ağacındaki düğümleri, BronzGümüş ve Altın şeklinde 3 farklı kademe ile kullanıldıkça yeteneklerini parlatıyor ve bunun neticesinde de bu yeteneklere nazarlık takarak taçlandırabiliyorsunuz. Kimilerine ekstra Hasar nazarlığı takabiliyor, kimilerine ise Sersemletme nazarlığı ya da Koruma nazarlığı iliştirebiliyorsunuz. Böylece oyunu oynayan oyuncuların yarattıkları karakter, birbirinden ayrışmış oluyor. Yani saldırı anlamında bir nevi kendinize özel Kratos’unuzu yaratabiliyor, saldırı stilinizi belirleyebiliyorsunuz diyebiliriz. Bunların dışında üzerinize giydiğiniz zırhlara ilişkin de pek çok seçenek ve özelleştirme adımları yer alıyor. KuvvetSavunmaRunikCanDolum Süresi ve Şans gibi pek çok faktörle oynama imkanınız var. Yani bu anlamda oldukça geniş bir özelleştirme olanağı tanınmış Ragnarök’te. Bu arada bu seçenekler ilk başta inanılmaz karmaşık geliyor. Menü düzeninin yanı sıra büyük puntolar, arayüzdeki renk cümbüşü de buna eşlik ediyor. Bu nedenle bir süre adapte olmakta zorluk çekebilir ve hatta ilk başlarda bu menü sisteminin karmaşası sebebiyle karakteri geliştirmek istemeyebilirsiniz. Ancak bir süre sonra bundan kurtuluyorsunuz ve sonrasındaysa zaten siz eklemeler yaptıkça Kratos coşuyor, Kratos coştukça siz yeni eklemeler yapmak için geliştirme fırsatları kollamaya başlıyorsunuz.

God of War Ragnarök bu anlamda da oldukça geniş bir oyun. Ana hikaye örgüsü zaten taş gibi yola devam ederken, bir de geniş bir yan hikaye yelpazesi var. Hatta bu yan hikayeler o kadar güzel anlatılmış ve oyuna yedirilmiş ki, haritayı açıp özellikle yan görevleri seçmiyorsanız oyunu oynarken ana hikayeden mi devam ediyorsunuz, yoksa yan hikayeye mi daldınız fark etmemeniz gayet normal, hiç sırıtmıyorlar. Bunu özellikle çok beğendim. Tüm bunlara zaten Atreus’un bitmek tükenmek bilmeyen merak duygusuyla sorduğu sorular karşısında Mimir’in anlattığı destan ve öyküleri de eklediğinizde, ortaya iç içe geçmiş şahane bir mitolojik öykü çıkıyor.

Oyunda düşman çeşitliliği de ilk oyuna göre bir hayli artmış. Diyar diyar dolaşıyor ve her bir diyarda farklı düşman türleriyle karşılaşıyorsunuz. Dediğim gibi bu düşmanlar da o kadar basit değil, zaman zaman kök söktürebiliyorlar. Bu noktada kombat sistemine farklı platformların dahil edilmesi savaş arenalarını bir hayli renklendiren ve genişleten bir unsur olmuş. Ayrıca dövüşler sırasında çevre etkileşimi de ilk oyuna göre artmış. Arenada çevredeki malzemeleri kullanabiliyor, bir taşı ya da kütüğü alıp düşmanın kafasına çalabiliyorsunuz.

Boss savaşları da ilk oyuna göre daha bol. İlk oyun bu açıdan oldukça zayıftı hatırlarsanız. Ragnarök, ana boss’lar ve yan boss’larla dolup taşıyor. Ancak destansı savaşların sayısını yine az bulduğumu söyleyebilirim. Bu konuda gözlerim hala eski God of War oyunlarını arıyor.

God of War Ragnarök’ü PlayStation 5’te oynadım. Görsellik yine muazzam ancak açıkçası bu konuda çok daha fazlasını bekliyordum. Buna Ragnarök’ün tamamen yeni nesile özel bir oyun olmaması sebep olmuş olabilir. Hatta Ragnarök’ün peşi sıra bir önceki oyunu açtığımda, genel görünüş itibariyle arada uçurum olmadığını söyleyebilirim. Evet, dikkatli gözler detaylıca baktıklarında karakterlerin yüz çizgilerinin daha belirgin olduğunu, kaplamaların daha detaylı hazırlandığını, ışıklandırmaların cilalı olduğunu görecekler. Ancak açıkçası bende bir “wow” etkisi yaratmadı. Bir diğer eleştirim ise, kameranın zaman zaman sıkışmışlık hissi yaratması. Özellikle girdiğim bazı savaşlarda, hele bir de dar mekandaysanız sıkışıp kaldığınızı hissediyorsunuz. Hadi bunu oyuncuyla karakteri özdeşleştirmek adına yapılmış bir tercih olarak nitelendirebiliriz. Fakat diğer yandan bu dar kamera açısı sebebiyle çevre güzelliklerinin de heba olduğunu düşünüyorum. Daha iyi bir görsellik ve atmosfer için kamera açısının biraz daha geniş olmasını isterdim. Dediğim gibi bu öznel bir konu.

Sonuç

Evet, sonuç olarak God of War Ragnarök, ziyadesiyle iyi bir oyun. Özellikle seriyi baştan sonra oynamış olanların muhakkak edinmeleri ve deneyimlemeleri gereken bir yapım. Hatta daha iyisi, bu süreçte spoiler’lardan kaçınmayı başarabiliyorsanız bir önceki oyunu baştan şöyle bir oynayıp, akabinde Ragnarök destanına başlamak, bu keyfi katlayarak yaymanız adına iyi bir fikir olacaktır. Bu arada oyunun Türkçe altyazı desteği de var. God of War Ragnarök, 9 Kasım’da satışa çıkacak. Şu an ön satışa açık durumda. Fiyatı ise 799 TL.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir